1 Ağustos 2016 Pazartesi

popülarite kitlesi


"gündemdeki popülariteye uymak, sizi farklı biri hale getirmez, ‘diğerlerinin’ bulunduğu köşede, isminiz ortaya çıkmadan durursunuz. ancak popülariteye uymayıp, ‘öteki’ olur iseniz, o zaman isminiz ortaya çıkar ve toplumda parmakla gösterilen kişi olursunuz. birinin sizi parmakla göstermesi hoşunuza gider miydi?"




Şimdi yukarıda eklemiş olduğum sözüm üzerinden 'arial' fontunun bana verdiği yetkilerle konuya başlamak istiyorum. genel olarak sosyal medya sayfalarında şunu görürüz, bir olay popüler olur, ardındaki espriler uzun bir süre o olay üzerinden yapılır ve birçok sayfa da bunu destekler. bu bir süre sonra artık sıkıcı olarak gelmeye başlar. bakın, aslına bakılırsa popüleratiye uygun olduğunu düşünmüyorum bu yapılanın. eğer ki gerçekten siz adından oldukça söz ettiren bir sayfa yönetiyorsanız, gerçekten diğerlerinden bir farkınız olmalı. Aksine böyle herkesin yaptığı üzerinden devamlı gidilirse yeni içerikler çıkarmakta zorlanırız. Bakın anlıyorum, bir espri birkaç defa yapılır da aynı tür espriyi insan elli*1* defa duyunca aynı etkiyi veremez artık, ister istemez, canı sıkılır. artık okuyucu şunu bekler, 'bize yeni içerik üret', 'yeni espriler üret' demeye getirir yani.

Bakın bundan yıllar önce bir blogger tarafından şöyle bir şey yapılmış*2*; kendi ayakkabı fotoğraflarını mı ne yayınlamış herhalde, bunu da "throwback thursday" adıyla mı ne yapmış yani kısaltacak olursak 'tbt'. Sonrasında instagramda mı ne herhalde, ünlüler mi dersin normal senin benim gibi şahıslar mı dersin başlamış bunu uygulamaya, ve etiketi yapıştırmış hemen #tbt diye. bakın işte burada asıl yaratıcı, oluşturan kişi blog sahibi, belki çoğu kişi bunu duymadı bile, hatta ilk kimin yaptığını, ya da neden #tbt etiketi koyduğunu bile bilmiyor, hatta sorgulama gereği bile duymuyor. ünlüler yapmışsa tamam, sorgulamaya gerek yok, zaten ünlüler yapmışsa da popüler olmuş demektir. popüler olan bir şeyi de uygulayınca popülarite kitlesini oluşturmuş oluyoruz diye düşünüyorlar. bu bana kalırsa tamamıyla yanlış. kimler popülarite kitlesini oluşturur söyleyeyim, her zaman ilkler. işte o blog sahibi popülarite kitlesinin bir kolunu oluşturur. sözlükler ilk ne zaman hangi sözlükle meşhur oldu bilmiyorum, urban dictionary diye söyleniyor. yanlış da duymuş olabilirim ama işte onu kuran kişi bu popülarite kitlesinin içinde bulunuyor. popüler olan bir şeyi uygulamak zaten en kolayıdır, bunu yapmakla popülarite kitlesinin içine girilmez. Aksine önemli olan yapmış olduğun bir şeyi popüler hale getirebilmekti. bakın geçen daha bir şey yapmıştım, yanlış anlaşılmasın, ingilizce dilini çok sevdiğimden ya da çok bildiğimden değil. zaten çok iyi bildiğim söylenemez, sadece genel olarak dillere ilgim olduğundan dolayı, şöyle bir şey yapmıştım.

#mcd adı altında, şimdi size hiçbir şey anlam ifade etmiyor belki. ama açılımını söyleyeyim, my computer desk, yani kısacası kişiler bu etiket altında kendi bilgisayar masalarının fotoğrafını çekip yayınlayabilirler. neden olmasın? hani benim bunu yapmaktaki amacım aslında küçük bir deney, ha ben bunu burada yazdım. çok popüler olur mu, sanmıyorum, çünkü henüz o kıvamda olduğumu sanmıyorum, en azından bir deneyi başlatmaya çabaladım.

yani bakın baylar, bayanlar, romalılar sizlere sesleniyorum, hani ben gerçekten her insanın kendine has bir konuda tecrübeli olduğuna inanan biriyim. gerçekten emin olun ki içlerinizde süper güçler var, bunu dışarı çıkarın. gerçekten sizler de bir şeyler yapabilirsiniz, yeni içerikler oluşturabilirsiniz. bakın popüler olmuş bir şeyin arkasından gidin tabi, gidin ama, çok gitmeyin, yoksa aksi takdirde bir şey popüler olmayacaktır bu sebeple. tabi ki de gidin. ama devamlı bir şeylerin arkasından gitmeyin, arkasından gidilen şeyler de siz oluşturun, yeni içerikler, yeni sanat esleri ortaya çıkarın. eminim var bu çoğu kişide, hani inanırsak başaramayacağımız bir şey olduğunu sanmıyorum ben.

zaten en azından denemiş oluruz, deneyebildiklerimizden başka kaybedecek neyimiz var ki?

göndermelerden iki tanesini ben açıklayayım, genelde böyle yaparım, iki tanesini de siz bulun hatta genelde devamlı bir şeylerle ilgilendiğimden dolayı benim bile görmediklerim olabilir siz hatırlatabilirsiniz eğer bulursanız, benim bulduğum şuan 4 tane. iki tanesini açıklayacağım sadece.

ilk göndermemde elli sayısını bilerek yazdım, sırf şu grinin elli tonu denilen şeye gönderme yapabilmek adına. kitabı okumadım, filmi de izlemedim de az çok konusunu biliyorum diyeyim. 

ikinci göndermemde ise açıkçası bunu izlemeyen bilmeyecektir, zor bir gönerme, "nedir?" isimli youtube kanalındaki video sayesinde öğrendim ben de bu #tbt denilen şeysi. kanaldaki videoları ayrıca tavsiye ederim.

mutlu kalın hepiniz, bu dünyaya mutlu insanlar gerek.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder