6 Eylül 2016 Salı

Başarı Merdivenine Giden Basamaklar

Your "I Can" is more important than your IQ.

- Ferrarisini Satan Bilge "Robin Sharma"

Başarıya ulaşırken önümüze birçok engel çıkacaktır elbette, bunun başında da ilk olarak biz geliriz. Biz eğer inanırsak başarılı olacağımıza Robin Sharma'nın da belirttiği üzere hani İngiliz dilindeki tercümesiyle "I Can" diyebiliyorsak eğer, o zaman en büyük olan kendimizi geçmiş oluruz işte.

Unutmayın ki her zaman en büyük engel yine başarıya ulaşacak olan bizleriz. Eğer ki bizler inanırsak, kim ne derse desin, ne kadar olumsuzluklar olursa olsun bizim kararlılığımız derecesinde o işe devam edeceğiz ve sonunda da başarıya ulaşmış olacağız. Unutmayın başarıya ulaşmış olacağız diyorum, ama şöyle anlamayın. İşi başarı ile sonuçlandıramayabilirsiniz fakat sizin onca olumsuzluklara rağmen devam etmeniz, kendinizi yenmeniz de en büyük başarıdır, yani her türlü bir şeyleri başarmış olarak bitireceksiniz bu işi.

Bu her ne olursa olsun, önünüzdeki bir sınav, bir hedef, bir iş vs. Her şeyde böyle düşünebilirsiniz, siz inanmazsanız emin olun ki ne kadar zeki olursanız olun, isterseniz Einstein olun yine de başaramazsınız çünkü ilk önce sizin inanmanız lazım. Eğer inanmazsanız mucizeler bile size yardım etmez emin olabilirsiniz. Fakat inanırsanız eğer, bir yerden bir mucize gelir ve sizi başarıya ulaştırır. Geminin başındaki kişi, dümeni elleriyle tutan kişi sizsiniz. Bunu sakın unutmayın. Eğer ki siz yolunuzu biliyorsanız ve yolunuzdan şaşmaz devam ederseniz, o zaman rüzgar da size yardım edecektir ama eğer ki siz yolunuzu bilmez devamlı farklı yollardan ilerlerseniz rüzgar bile size karşı çıkar. Bununla ilişkin bir söz vardı hatta:

"Hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgar yardım etmez."

Doğru tabi, bu hayatta da her şeyde de öyledir. Eğer siz kararlı olursanız toplumun bile size güvenini kazanırsınız. Hani o 'yapamazsın' diyen bir kısım insanlar var ya, hiçbir şey bilmeden yapamazsın derler ve yardım et deyince de ilk onlar çekip giderler sizi. Unutmayın, onları umursayarak yaşarsanız başarılı olamazsınız.

Kaptan sadece sizsiniz, ikinci bir kaptan da ancak çok yakın bir dostunuz olabilir. Unutmayın ki en yakın dostlar da sizi hep destekleyenler her zaman arkanızda olan kişiler olacaktır. Onlar ne yaparsanız yapın başarı kazanamasanız bile onlar sizi hiç bırakmazlar. İşte öyle dostlarınızı da yanınızdan hiç eksik etmeyin.

Başarı merdivenine giden basamakları sıralayayım dedim işte, bunlardan ilki de "BİZ"iz. Yani kendimiz.

Şöyle bir işe başlarken, bir hedefinizi oluştururken bir basamak dizini oluşturun kendinize. Bunun ilk sırasına da kendinizi yerleştirin, artık hedefiniz neyse sonrasını önem sırasına göre yerleştirin o merdivenin basamaklarına. Eğer ki basamaklar sağlamsa, emin olun zirveye emin adımlarla gideceksiniz.

2 Ağustos 2016 Salı

"TÜRK" telekom rögar kapakları


Bu yazım tamamen bir konuyu ön plana çıkarmak amaçlı. Ben bunu gerçekten büyük bir olay olarak gördüğümden, bu konudaki şikayetimi dile getireceğim. Elbette ilgisini çekenler olmuştur ama, ben en azından buradan bu görevimi yerine getirmek istiyorum.

Yolda yürürken, Türk Telekom'un elinin yetiştiği her şehirde genel olarak yerde rögar kapakları bulunuyor ve bu rögar kapakları üzerinde haliyle firmanın ismi bulunuyor. "Türk Telekom" öyle değil mi? Bunda bir yanlışlık yok, teyit edebilmek için google'da aratıp bulabilirsiniz. İsim aynı şekilde yazıyor, dikkat etmeyenler olabilir diye söylüyorum.

Arkadaşlar biz bir Türk bayrağını yerde gördüğümüzde kaldıran insanlarken, acaba bu çok tezat bir durum değil mi? Hani normal bir şey olarak mı karşılanıyor, gerçekten bilemiyorum ama. Bana göre gerçekten çok büyük bir problem, gerek biz insanlar gerek taşıtlar onun üzerinden geçiyor, isteyerek ya da istemeyerek, özellikle büyük bir şehirde kalabalık nüfustan dolayı bu durum çok oluyor istemeyerek üzerine basıyoruz. Zaten taşıtlar malum yolu kullandığından dolayı her türlü üzerinden geçiyor. Ama gerçekten Türk ismi öyle yerlerde duracak ve devamlı üzerinden geçilecek tarzda bir isim mi? Bayrak ne ise Türk ismi de öyle değil mi yani?

Tamam ben Türk Telekom firmasına buradan bir şey söylemek istemiyorum ama, en azından bir şekilde kısaltma bulunabilir ya da firmanın logosunu isim yerine yerleştirebilirler. Önemli olan orada Türk kelimesi yazmasın. Gerçekten bu, bu kadar basit bir durum değil. Hani bugün bize böyle yaparak Türk isminin üzerinden istemeden geçmemizi sağlayanlar, yarın neler yaparlar.

Bu konuda gerekli işi kim yapıyorsa, gerçekten gereğinin yapılmasını çok isterim. Bu konuyu ben daha önceleri de kendim bizzat dile getirdim, ama burada böyle bir imkanım varken de dile getirmek istiyorum, ne kadar yayılırsa o kadar çok kişinin ilgisini çekecektir bu konu. Saygılarımı sunuyorum.

üniversite her şey değil

"kendini ortaya çıkarmak isteyen kişiler, bir topluluğa ihtiyaç duymaz. onlar her yerde kendilerini ele verecektir."



şu sıralar tercihler devam ederken bir şeyler belirtmek istedim aday kitlesine. bazı insanlar maalesef ki üniversitenin her şey olduğu kanısında. üniversite olmazsa olmaz, bir iş sahibi olamam.

liseyi okul birinciliği ile ve şuan anadolu üniversitesinde, tarih bölümünde okuyan normal bir kişi olarak dinleyin yazdıklarımı. ama şunu belirteyim, ben bir üniversite öğrencisi olmasam da yine aynı şeyleri yazacaktım ve her zaman da aynı şeyleri yazacağım.

kendinizden emin olun ki, insan istedikten sonra elinin kolay kolay yetişemeyeceği bir şey yoktur. engel sadece biziz, eğer biz kendimizi zorlarsak, başarıya inanırsak o zaman emin olun üniversite, iş hepsi sırasıyla gelecektir, önemli olan kendimize inanabilmek. adam günde bin soru çözüyor, ama emin ol adamda inanç yok, halen tereddütte. yapma be kardeşim, bak benim toplam çözdüğüm soru sayısı kadar soru çözüyorsun günde, bende o kadar heyecan yok bende o kadar korku yok. ki zaten korku insanı başarısızlığa sürükler benim düşüncelerime göre. bakın arkadaşlar, korku kimi yerde iyidir, ama gerektiğince. eğer korkunuz zirvede olursa emin olun bu başarısızlığın önüne geçecektir.

bir diğer konuya gelelim, çalıştın, çabaladın, ama velev ki olmadı hani, gerçekten çok çalıştıktan sonra ve heyecanını yerinde tutabilen insanda bunun olacağını sanmıyorum fakat velev ki tüm ihtimaller yerinde ama olmadı. dünyanın sonu değil diye bir klişe var ya. emin olun gerçekten öyle, hiçbir şeyin sonu değil bu. sen belki üniversiteye ortamı için gidiyorsun, belki iş sahibi olmak için gidiyorsun falan filan.

ya sen zaten o kadar çalışmışsan, emin ol o ortamda göreceğin kişilerin çoğu senin kapasitende insanlar. hani farklı bir ortam var, güzel, hoş evet. bunları kabul ediyorum. ama çalış seneye tekrar gir, kazan. ya da bir iş sahibi olup da bunları yapabilirsin. git bir iş sahibi ol, hafta sonları hayatının tadını çıkar. bakın ben şuan üniversite okusam da kafamda bu fikir var.

KPSS'den iyi bir puan alıp belki Katip, aslında ilk hedefim Katiplik. Ama eğer olur da, daha yüksek bir yer gelirse o zaman daha da güzel bir mesleğe girip hafta sonlarımı gezilerle değerlendirmek istiyorum. yahu biraz bekarlığın tadını çıkarmak gerek ama değil mi? kültürse kültür, farklı insanlarsa farklı insanlar. tek başına evde oturmak istiyorsan, git tek başına otur. arkadaş edinmek istiyorsan iş yerinden birini bul ayrı eve çık, yahu ihtimaller her zaman çoğu yerde var zaten. bu üniversiteyle olur ya da olmaz. üniversite olmazsa da olmaz diye bir şey yok yani anlatacağım.

hiçbir şey sizin mutluluğunuzdan önemli değil ve mutluluğunuzu da böyle basit şeyler için bozmayın lütfen. bakın size şunu söyleyeyim mi, eğer siz gerçekten emek vererek çalışmış, çabalamış iseniz, zaten önünüzdeki sizi, yani engelinizi yıkmışsınız demektir, başarının %80,90'lık kısmını yakalamışsınız işte. Burada emin olun çoğunuz benden daha başarılı insanlarsınız. ben ilkokul hayatında tembelliğin doruklarına çıkmış bir insanken, lisede okul birincisi oldum. neden mi, çünkü sıkılmıştım. hayatımda bir değişiklik yapmak istedim, o gün bugündür, devamlı bir şeylerden memnun değilsem değişiklikler yaparım. imkanlar dahilinde tabi. ben bile başarmışsam, çoğunuz başarabilir eminim. bana biri ilkokulda deseydi ki, sen üniversiteyi eskişehir/anadolu'da okuyacaksın, emin olun güler geçerdim. ama şimdi neredeyim, tam da orada. ne oldu? çok büyük bir şey mi oldu, hayatım mı değişti? yok be kardeşim.

bak emin olun üniversite, ortam falan bunlar her şey demek değil. sadece bu, kendisini buna çok inandırmış öğrenci kitlesinin söylentisinden başka bir şey değil. hatta emin olun, üniversiteyi okuyan kişiler de 4. sınıfa geldiğinde kafalarında ilk soru şu, nerede çalışacağım, nasıl iş bulacağım. kardeşim 4 yılı düzgün geçirseydin bunlar olmazdı ama değil mi. gelecek korkusu var insanlarda, üniversiteye gidenlerde daha çok emin olun.

yazımın sonlarına doğru şunları belirtmek istiyorum, üniversiteye gitmek için bir amaç belirleyin ve o amaç doğrultusunda çalışın ne olursa olsun. adamın kafasında ortam yapmak var mesela, sırf bu amaç için adam ömründe hiç yapmadığı kadar çalışıyor ve kazanıyor, adamın kafasında tek hedef var başarı. eğer hedefiniz başarı olursa ve gerekli çalışmayı yaparsanız, önünüzde kolay kolay kimse duramaz. siz yeter ki mutlu olun, korkmayın, daha doğrusu korkunuzu da tutarlı bir şekilde yerinde dengeleyin. 

tercihleriniz sizi hayatınızın her köşesinde mutlu etsin, eğer şuan ki hayatınızdan memnun değilseniz, ileride bundan çok mutsuz olacaksınız da birkaç değişiklik yapın. hiçbir şey zaman kadar değerli değil ve en önemlisi de elinizde büyük fırsatlar var ise kararınızı kesinlikle ertelemeyin.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

popülarite kitlesi


"gündemdeki popülariteye uymak, sizi farklı biri hale getirmez, ‘diğerlerinin’ bulunduğu köşede, isminiz ortaya çıkmadan durursunuz. ancak popülariteye uymayıp, ‘öteki’ olur iseniz, o zaman isminiz ortaya çıkar ve toplumda parmakla gösterilen kişi olursunuz. birinin sizi parmakla göstermesi hoşunuza gider miydi?"




Şimdi yukarıda eklemiş olduğum sözüm üzerinden 'arial' fontunun bana verdiği yetkilerle konuya başlamak istiyorum. genel olarak sosyal medya sayfalarında şunu görürüz, bir olay popüler olur, ardındaki espriler uzun bir süre o olay üzerinden yapılır ve birçok sayfa da bunu destekler. bu bir süre sonra artık sıkıcı olarak gelmeye başlar. bakın, aslına bakılırsa popüleratiye uygun olduğunu düşünmüyorum bu yapılanın. eğer ki gerçekten siz adından oldukça söz ettiren bir sayfa yönetiyorsanız, gerçekten diğerlerinden bir farkınız olmalı. Aksine böyle herkesin yaptığı üzerinden devamlı gidilirse yeni içerikler çıkarmakta zorlanırız. Bakın anlıyorum, bir espri birkaç defa yapılır da aynı tür espriyi insan elli*1* defa duyunca aynı etkiyi veremez artık, ister istemez, canı sıkılır. artık okuyucu şunu bekler, 'bize yeni içerik üret', 'yeni espriler üret' demeye getirir yani.

Bakın bundan yıllar önce bir blogger tarafından şöyle bir şey yapılmış*2*; kendi ayakkabı fotoğraflarını mı ne yayınlamış herhalde, bunu da "throwback thursday" adıyla mı ne yapmış yani kısaltacak olursak 'tbt'. Sonrasında instagramda mı ne herhalde, ünlüler mi dersin normal senin benim gibi şahıslar mı dersin başlamış bunu uygulamaya, ve etiketi yapıştırmış hemen #tbt diye. bakın işte burada asıl yaratıcı, oluşturan kişi blog sahibi, belki çoğu kişi bunu duymadı bile, hatta ilk kimin yaptığını, ya da neden #tbt etiketi koyduğunu bile bilmiyor, hatta sorgulama gereği bile duymuyor. ünlüler yapmışsa tamam, sorgulamaya gerek yok, zaten ünlüler yapmışsa da popüler olmuş demektir. popüler olan bir şeyi de uygulayınca popülarite kitlesini oluşturmuş oluyoruz diye düşünüyorlar. bu bana kalırsa tamamıyla yanlış. kimler popülarite kitlesini oluşturur söyleyeyim, her zaman ilkler. işte o blog sahibi popülarite kitlesinin bir kolunu oluşturur. sözlükler ilk ne zaman hangi sözlükle meşhur oldu bilmiyorum, urban dictionary diye söyleniyor. yanlış da duymuş olabilirim ama işte onu kuran kişi bu popülarite kitlesinin içinde bulunuyor. popüler olan bir şeyi uygulamak zaten en kolayıdır, bunu yapmakla popülarite kitlesinin içine girilmez. Aksine önemli olan yapmış olduğun bir şeyi popüler hale getirebilmekti. bakın geçen daha bir şey yapmıştım, yanlış anlaşılmasın, ingilizce dilini çok sevdiğimden ya da çok bildiğimden değil. zaten çok iyi bildiğim söylenemez, sadece genel olarak dillere ilgim olduğundan dolayı, şöyle bir şey yapmıştım.

#mcd adı altında, şimdi size hiçbir şey anlam ifade etmiyor belki. ama açılımını söyleyeyim, my computer desk, yani kısacası kişiler bu etiket altında kendi bilgisayar masalarının fotoğrafını çekip yayınlayabilirler. neden olmasın? hani benim bunu yapmaktaki amacım aslında küçük bir deney, ha ben bunu burada yazdım. çok popüler olur mu, sanmıyorum, çünkü henüz o kıvamda olduğumu sanmıyorum, en azından bir deneyi başlatmaya çabaladım.

yani bakın baylar, bayanlar, romalılar sizlere sesleniyorum, hani ben gerçekten her insanın kendine has bir konuda tecrübeli olduğuna inanan biriyim. gerçekten emin olun ki içlerinizde süper güçler var, bunu dışarı çıkarın. gerçekten sizler de bir şeyler yapabilirsiniz, yeni içerikler oluşturabilirsiniz. bakın popüler olmuş bir şeyin arkasından gidin tabi, gidin ama, çok gitmeyin, yoksa aksi takdirde bir şey popüler olmayacaktır bu sebeple. tabi ki de gidin. ama devamlı bir şeylerin arkasından gitmeyin, arkasından gidilen şeyler de siz oluşturun, yeni içerikler, yeni sanat esleri ortaya çıkarın. eminim var bu çoğu kişide, hani inanırsak başaramayacağımız bir şey olduğunu sanmıyorum ben.

zaten en azından denemiş oluruz, deneyebildiklerimizden başka kaybedecek neyimiz var ki?

göndermelerden iki tanesini ben açıklayayım, genelde böyle yaparım, iki tanesini de siz bulun hatta genelde devamlı bir şeylerle ilgilendiğimden dolayı benim bile görmediklerim olabilir siz hatırlatabilirsiniz eğer bulursanız, benim bulduğum şuan 4 tane. iki tanesini açıklayacağım sadece.

ilk göndermemde elli sayısını bilerek yazdım, sırf şu grinin elli tonu denilen şeye gönderme yapabilmek adına. kitabı okumadım, filmi de izlemedim de az çok konusunu biliyorum diyeyim. 

ikinci göndermemde ise açıkçası bunu izlemeyen bilmeyecektir, zor bir gönerme, "nedir?" isimli youtube kanalındaki video sayesinde öğrendim ben de bu #tbt denilen şeysi. kanaldaki videoları ayrıca tavsiye ederim.

mutlu kalın hepiniz, bu dünyaya mutlu insanlar gerek.